İnsanlığın iklim ikilemi

 
İnsanlığın iklim ikilemi İnsanlığın iklim ikilemi

Royal Society’de yayımlanan bir makaleye göre 2100 yılına kadar deniz seviyesinde oluşacak 2 metrelik bir artış 187 milyona kadar insanın zorla yerinden edilmesiyle sonuçlanabilir. Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin en yüksek olduğu ilk beş ülke Afganistan (1. Örneğin doğal plajlar veya kum tepeleri bu kesimler tarafından kıyı erozyonu karşısında hem etkili hem de birçok yeşil teknolojiye göre daha ucuz bir seçenek olarak sunuluyor. İklim krizi nedeniyle değişen çevre koşulları sonucu ortaya çıkan göçlerin büyük bir kısmı ülkelerin kendi içlerinden gerçekleşiyor. BM Mülteciler Yüksek Komiseri’ne (UNHRC) göre 2022de mülteci ve sığınmacıların yüzde 84ü, iklim açısından son derece hassas olan ülkelerden kaçtı. 50 bin kişinin yaşayabileceği ve dikey bahçelerin yer aldığı yüzen kent sakinlerinin doğayla daha uyumlu bir yaşam alanında yaşadıkları için daha sağlıklı olabilecekleri öngörülüyor. Suların gitgide yükselmesiyle özellikle kıyı şeridindeki yaşam alanlarını etkileyecek bu soruna karşı iki farklı çözüm önerisi var. 2 milyara yükselmesi bekleniyor. Sosyoekonomik senaryoya bağlı olarak bu sayıların yakın gelecekte 2. 2022 yılında ise New York’taki BM Genel Merkezi’nde dünyanın ilk yüzen kentinin prototipi tanıtıldı. Güney Kore’nin Busan kentinde OCEANIX tarafından 2023 yılında inşaatına başlanacak yüzen kentin 2025 yılında tamamlanması öngörülüyor. Yüzen kentler ve sürdürülebilir kıyı koruma çözümleri. Burada yaşayan insanlar yükselen deniz seviyeleri nedeniyle gerçekleşen su baskınları, aşırı hava olayları ve bölgesel biyoçeşitlilik kaybı gibi iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuz etkilere karşı daha kırılgan bir durumdalar. Şu anda küresel ölçekte kıyıya yakın bölgelerde 2. Peki siz bir seçim yapacak olsanız neyi seçerdiniz? Hâlâ vakit varken ekosistem restorasyonlarına daha fazla önem verilmesini mi yoksa “Nasılsa batıyoruz” deyip yüzen kentleri mi?",Gelecekte, neredeyse 3 milyar insanı etkileyecek bir gerçek kapımızda: İklim göçmenliği. Bunların başında geçen yıl Venedik Mimarlık Bienali’nde de karşılaştığım yeni bir kent yapısı var: Yüzen kentler, yükselen deniz seviyelerine karşı kıyı bölgelerinin güvenliğini sağlayan ve bu bölgedeki insanlara yeni bir yaşam alanı öneren projeler olarak özetlenebilir. Bu oran 2010daki yüzde 61e göre büyük bir artış gösterdi. 9 milyar ve 1. Kıyı şeritleri hem insanların hem de birçok türün yaşam alanı olmakla beraber küresel ekonomiye de katkı sağlayan bölgelerdir. Doğa temelli çözümlerin daha kalıcı ve bölgenin biyoçeşitliliği açısından da daha verimli olacağını belirtiyorlar. 15 milyar insan, alçak rakımlı kıyı bölgelerinde de 898 milyon insan yaşamakta. Bunun yanı sıra kıyı bölgeleri için deniz duvarından suların kıyıya ulaşmasına kısmen engel olabilecek panellere kadar birçok yeşil teknoloji de mevcut. 4 milyon), Çin (9 milyon 430 bin), Filipinler (700 bin), Etiyopya (579 bin) ve Güney Sudan (527 bin) oldu. Kıyı şeritlerinin, kontrol edilmesi ve yönetilmesi gereken değil doğal olarak dinamik, değişken ortamlar olarak kabul edilmesi gerektiğini savunan birçok bilim insanı da var. ",. İklim göçmenliğini geleceğe ait bir kurgu gibi de düşünmemek gerek. IDMC (Ülke İçinde Yerinden Olma İzleme Merkezi) 2022 GRID raporuna göre 2021’de kaydedilen toplam 38 milyon ülke içinde yerinden edilmenin 23. Diğer bir deyişle bu insanlar iklim göçmeni olmak durumunda kalacak. Kıyı bölgelerinin iklim değişikliğinden kaynaklanan hassas konumu üzerine konuşurken çevremde sıkça şu soruyu duyuyorum: “Peki kıyı bölgeleri su altında kalırsa orada yaşayan insanlara ne olacak?” İnsan özelinde cevap verecek olursam bu konu üzerinde olumlu etki yaratacak birçok proje geliştiriliyor. 7 milyonu afetler tarafından tetiklendi. Denizler ve karalar kıyı şeritleri ile birbirine bağlanır.

İnsanlığın iklim ikilemi

Peki siz bir seçim yapacak olsanız neyi seçerdiniz? Hâlâ vakit varken ekosistem restorasyonlarına daha fazla önem verilmesini mi yoksa “Nasılsa batıyoruz” deyip yüzen kentleri mi?",Gelecekte, neredeyse 3 milyar insanı etkileyecek bir gerçek kapımızda: İklim göçmenliği. Bunların başında geçen yıl Venedik Mimarlık Bienali’nde de karşılaştığım yeni bir kent yapısı var: Yüzen kentler, yükselen deniz seviyelerine karşı kıyı bölgelerinin güvenliğini sağlayan ve bu bölgedeki insanlara yeni bir yaşam alanı öneren projeler olarak özetlenebilir. 50 bin kişinin yaşayabileceği ve dikey bahçelerin yer aldığı yüzen kent sakinlerinin doğayla daha uyumlu bir yaşam alanında yaşadıkları için daha sağlıklı olabilecekleri öngörülüyor. ",. 2 milyara yükselmesi bekleniyor. İklim krizi nedeniyle değişen çevre koşulları sonucu ortaya çıkan göçlerin büyük bir kısmı ülkelerin kendi içlerinden gerçekleşiyor. 15 milyar insan, alçak rakımlı kıyı bölgelerinde de 898 milyon insan yaşamakta. 4 milyon), Çin (9 milyon 430 bin), Filipinler (700 bin), Etiyopya (579 bin) ve Güney Sudan (527 bin) oldu. Kıyı şeritleri hem insanların hem de birçok türün yaşam alanı olmakla beraber küresel ekonomiye de katkı sağlayan bölgelerdir. 7 milyonu afetler tarafından tetiklendi. Denizler ve karalar kıyı şeritleri ile birbirine bağlanır. Bunun yanı sıra kıyı bölgeleri için deniz duvarından suların kıyıya ulaşmasına kısmen engel olabilecek panellere kadar birçok yeşil teknoloji de mevcut. Sosyoekonomik senaryoya bağlı olarak bu sayıların yakın gelecekte 2. Güney Kore’nin Busan kentinde OCEANIX tarafından 2023 yılında inşaatına başlanacak yüzen kentin 2025 yılında tamamlanması öngörülüyor. 9 milyar ve 1. Yüzen kentler ve sürdürülebilir kıyı koruma çözümleri. Şu anda küresel ölçekte kıyıya yakın bölgelerde 2. Kıyı şeritlerinin, kontrol edilmesi ve yönetilmesi gereken değil doğal olarak dinamik, değişken ortamlar olarak kabul edilmesi gerektiğini savunan birçok bilim insanı da var. Diğer bir deyişle bu insanlar iklim göçmeni olmak durumunda kalacak. Royal Society’de yayımlanan bir makaleye göre 2100 yılına kadar deniz seviyesinde oluşacak 2 metrelik bir artış 187 milyona kadar insanın zorla yerinden edilmesiyle sonuçlanabilir. Doğa temelli çözümlerin daha kalıcı ve bölgenin biyoçeşitliliği açısından da daha verimli olacağını belirtiyorlar. Burada yaşayan insanlar yükselen deniz seviyeleri nedeniyle gerçekleşen su baskınları, aşırı hava olayları ve bölgesel biyoçeşitlilik kaybı gibi iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuz etkilere karşı daha kırılgan bir durumdalar. 2022 yılında ise New York’taki BM Genel Merkezi’nde dünyanın ilk yüzen kentinin prototipi tanıtıldı. Bu oran 2010daki yüzde 61e göre büyük bir artış gösterdi. Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin en yüksek olduğu ilk beş ülke Afganistan (1. IDMC (Ülke İçinde Yerinden Olma İzleme Merkezi) 2022 GRID raporuna göre 2021’de kaydedilen toplam 38 milyon ülke içinde yerinden edilmenin 23. Suların gitgide yükselmesiyle özellikle kıyı şeridindeki yaşam alanlarını etkileyecek bu soruna karşı iki farklı çözüm önerisi var. Kıyı bölgelerinin iklim değişikliğinden kaynaklanan hassas konumu üzerine konuşurken çevremde sıkça şu soruyu duyuyorum: “Peki kıyı bölgeleri su altında kalırsa orada yaşayan insanlara ne olacak?” İnsan özelinde cevap verecek olursam bu konu üzerinde olumlu etki yaratacak birçok proje geliştiriliyor. Örneğin doğal plajlar veya kum tepeleri bu kesimler tarafından kıyı erozyonu karşısında hem etkili hem de birçok yeşil teknolojiye göre daha ucuz bir seçenek olarak sunuluyor. İklim göçmenliğini geleceğe ait bir kurgu gibi de düşünmemek gerek. BM Mülteciler Yüksek Komiseri’ne (UNHRC) göre 2022de mülteci ve sığınmacıların yüzde 84ü, iklim açısından son derece hassas olan ülkelerden kaçtı.